Aydın’ın Pidesi

Merhaba Dostlar;

Sevgili Aydınlılaa; bu yazeceklerim size deel, Aydın hakkında detaylı bilgisi olmayan, buralarda uzun süre yaşama şansını elde edememiş sevgili Dostlarımıza. Yazacaklarımı siz zati hepden bilipdurunuz daemmee “Du bakem, bu Angaralı gaadişimiz ne diiyip duru?” diye merak edecek oluusanız siz de yazıveecekleemin keyfini çıkarabilirsiniz.

Geçenlerde eski iş arkadaşım Dilek’e sosyal medyadan; Aydın’dan bir pidecinin kendi imkânlarıyla hazırlattığı reklam videosunu içeren bir mesaj düşmüş. “Haluk’cuğum bu mesajın aslı astarı nedir, doğru mudur?” diyerek bana göndermiş. Baktım; oldukça içten hazırlanmış şirin bir video. Aydın’ın pidelerini anlatıyor. Ama öyle bir anlatıyor ki; dayanamadım açtım telefonu, mahallemizdeki pideciden bir kıymalı, bir de peynirli yumurtalı pide sipariş ettim öğlen yemeği niyetine ve cevabımı yazdım arkadaşıma; “Evet, kelimesi kelimesine doğru. Hatta fazlası var. Ben sana burada uzun uzun yazmayayım da köşemde yazayım, diğer dostlar da bilgilensinler” dedim, ayrıca yolu buralara düşerse kendisini zevkle ağırlayabileceğimi de ekledim.

Kayınvalidem, 2011 yılında son kızı da evlenip Aydına taşındıktan sonra bir süre Ankara’da kaldı, daha sonra şartlar onu da Aydına taşıdı. Böylece bize Aydın’da kalabileceğimiz bir kapı yıllar sonra yeniden açılmış oldu. Buket annesini çeşitli vesilelerle sık sık ziyaret ediyordu ama ben o sıralar Ankara’da görev aldığım projem ile meşgul olduğum için çok sık olmasa da fırsat buldukça gidip geliyordum. Evlerinin altında bir pideci varmış; Dilek Pide. Malzemesi bol, muhteşem pideler yapıyormuş, bir görsem parmaklarımı yermişim. Hep böyle anlatırdı Buket her Aydın dönüşünde, “Birgün gel de sen de gör” derdi. Bir gün gittim ben de. Pideciyi alıştırmışlar; balkondan sepet salladık, sepeti görüp dışarı çıkan pideciye siparişimizi verdik. Yarım saat sonra sıcacık, çıtır çıtır kenarlı, misler gibi kokan pidelerimiz geldi. Görünümü on numara. Bir dilim alıp ısırdım; aman Allah’ım o nasıl bir lezzettir ya Rabbi! Gerçekten Buketin anlattığı kadar varmış.

Gel zaman git zaman pidecimiz taşındı. Eyvah ki eyvah. N’apacağız derken iz sürdük, taşındığı yeri bulduk, yine telefonla da olsa sipariş vermeye devam ettik. Ama kader ağlarını örmüş bir kere. Pidecimiz bir süre sonra yine yok oldu. Bu kez arasak da bulamadık, tamamen kapattığını öğrendik. Kahrolmuştuk. Büyük bir eksiklik kapladı etrafımızı adeta.

Yıl 2013. Buket Aydından ev aldı. Önce annesi taşındı, bir yıl sonra da biz. Çevreyi tanımak üzere mahalleyi defalarca karış karış dolaştım, nerede ne var kafama yerleştirdim. Çevrede birkaç pideci görsem de o kadar önemsemedim. Bir gün dışarıdayız, akşamüzeri karnımız da acıkmış, mahallemizdeki pidecilerden birisine oturduk, siparişimizi verdik, bir yandan da Dilek Pide’nin pidelerini yâd ediyoruz “Aman ne güzeldiler” diye. Az sonra siparişlerimiz geldi. Tesadüfe bakın; bu da bol malzemeli. Üstelik bu da mis gibi kokuyor. İlk ısırık. Yine bir “Aman Allah’ım”. Bu da çok müthiş. Ne büyük tesadüf.

Böyle böyle biz birçok pideciyi denedik, istisnasız hepsi de çok lezzetli. Sonradan öğrendik ki Aydının pidesi meşhurmuş. Gezip gördükçe daha da derinlemesine bilgiler edindik. İnternetten araştırdık. O güne kadar Samsun pidesini, Karadeniz pidesini bilirdim. Oysa internette yaptığım araştırmalar bana Samsun’un Bafra ve Terme ilçelerinin, Tokat’ın Çamlıbel ilçesinin ve Ege bölgesinin de (bakın sadece Aydın diyemiyorum) Karacasu ve Yenipazar ilçelerinin pidelerinin ün salmış olduğunu gösterdi. Haliyle, bize yakın olmasını da hesaba katarak anında yolumuzu Yenipazar’a düşürdük. Gerçekten de ününün hakkını verdiğine tanık olduk. Bütün pidecileri dolaşmadığımız için isim vermek istemiyorum. Eminim ki hepsi de birbirinden güzeldir. Araştırmalarımız yolumuzu Nazilli’ye de düşürdü. Buradaki keşfimiz de her Ankara yolculuğumuzda Nazilli’de pide molası vermemizi adet haline getirmemize vesile oldu. Bütün bu pidelerin lezzetinin sırrının; kullanılan tereyağının halis olmasında saklı olduğunu da öğrendik ama ta ki Karacasu pidesi ile tanışana kadar. Meğer onlar tereyağı yerine pide başına kocaman bir kaşık manda kaymağı kullanıyorlarmış. Bu da Karacasu pidelerini gözümüzde bir tık daha yükseğe taşıdı. Bu arada üstünde koca bir kaymak yağı ile servis edilen Bozdoğan pidesine de haksızlık etmeyelim.

Diyelim ki bir misafirimiz geldi. Aldık bir pideciye götürdük. Ortaya sipariş ettiğimiz genel tercihimiz olan Kıymalı pidemizi, Peynirli Yumurtalı pidemizi ve Kavurmalı, mantarlı pidemizi yedik, doyduk. Üstüne tatlı niyetine de bol Antep fıstıklı veya bol cevizli bir tahinli pide alarak pide faslını kapattık. Üstüne de demli çaylarımızı içtik, çok da güzel oldu.

Aydın yöresinde pidesi güzel olan başka yerler de vardır mutlaka. Ben bu yazımda sadece kendi deneyimlediğim yerleri yazdım. Önerisi olan Dostlar; “Yorumlar” kısmında yazarsanız memnun olurum, gidip görmeye gayret ederim.

Birkaç projede birlikte çalıştığım bir İngiliz uzman arkadaşım çalışma konusu gereği pek çok ilimizi gezmişti. İlk kez gittiği yerlerde yemek zamanı geldiğinde sorduğu “Buranın nesi meşhurdur?” sorusuna aldığı ilk cevap daima “Köfte” olmuş, gülerek anlatmıştı bir toplanmamızda ve aklında kalan köfte çeşitlerini saymıştı. Aydın’a gelmiş olsaydı; mutlaka “Çine Köftesi” ile başlayıp Yuvaa(r)lama, Keşkek, Pide, Çöp Şiş diye sürüp giden bir cevap alacaktı, eminim.

Çine köftesi, adı üstünde Çine ilçesinin ünlüsüdür. Küçük küçüktür. Leblebi gibi gider, tabağınız boşalır, bir daha istersiniz, doyarsınız ama adına doyamazsınız. Yedikçe yiyesiniz gelir.

Çöp şiş Egenin her yerinde bulunabilir olmasına rağmen başkenti Ortaklardır, böyle biline. Bütün Çöp şişçiler Aydın – İzmir karayolu üzerinde Söke ayrımındaki büyük döner kavşağın etrafında toplanmıştır. Oradan geçip de görmemeniz mümkün değil, çekinmeden herhangi birini seçebilirsiniz.

Yuvaa(r)lama her ne kadar Gaziantep yöresinin meşhur yemeği olsa da Aydın yöresinde de yapılan, sevilerek yenen dana kıyması, soğan, un ile köfteciklerden oluşan, sarımsaklı yoğurt ile servis edilen sulu, çorbaya yakın kıvamda bir yemektir.

Keşkek de Anadol’unun hemen hemen her bölgesinde genellikle düğünlerde ve bayramlarda yapılan, yapımında yöreden yöreye farklılıklar gösterse de temelde yarma ve etin birlikte döğülmesi ile yapılan ve üzerine tereyağlı domatesli sosla servis edilen, Aydında da çok sevilen bir yemektir.

Aydın yöresinde düğünler genellikle yaz aylarında yapılır. Pek çok düğünde öğlen ile ikindi saatleri arasında mercimek, ezogelin veya domates çorbası, yuvarlama, keşkek, etli nohut, pilav, yaz turşusu ve irmik helvası yanında su ve ayrandan oluşan tepsilerle yemek ikram edilir gelen misafirlere. Yazın yolunuz özellikle de hafta sonuna doğru buraların kasabalarından, köylerinden geçiyorsa bir ya da daha fazla düğün ile karşılaşma ihtimaliniz oldukça yüksektir. Tanıdık, tanımadık demeden; çekinmeden katılabilirsiniz bu düğünlere. Aydının insanı yumuşak başlıdır. Misafire ikramı sever. Kimsin, nesin demez. Girişte düğün sahibi karşılar misafirleri. Tebrik faslından sonra, yardımcı gençler sizi hemen bir boş masaya oturtur, masaya kâğıt örtüleri örter, tepsiyle getirirler yemeği. Uymanız gereken tek adet var; herkes aynı tabağa kaşık sallar. Öyle hijyen’miş, ben ayrı tabakta isterim’miş gibi kaprisler tuhaf karşılanır, bilesiniz. (Pandemiden sonra tek kullanımlık servislere geçildi). Çıkışta da genç kızlar şeker, kolonya ikram ederler.  Yanlarında da bir kutu bulunur. Eh siz de yeni evlenen çifte takı niyetine gönlünüzden ne kadar geçiyorsa bir zahmet atıverin kutucuğa. Yanınızda her daim çeyrek altın taşıyacak değilsiniz ya…

Ankara’da alışmışız düğünlere davet üzerine gitmeye, Aydına ilk gelişimizde burada da öyledir zannediyordum. Meğer öyle değilmiş. Sadece akşam yapılan düğünler yemekli ise davet gerekirmiş. Hal böyle olunca davet gelmedikçe düğüne gitmezdik. Ne düğünler kaçırdık kim bilir. En çok da yan apartmanın bahçesinde yapılan düğünü balkondan izlediğime yanarım.

Kayınpederim “Dağlarından yağ, ovalarından bal akar” derdi Aydın için. Kısaca hepimizin bildiği incir ve zeytin’dir Aydın deyince ilk akla geliveren. İncir, hele ki ‘sarı lop’ tabir edilen incir dünyada yiyebileceğiniz en güzel incirdir. Zaten Aydın inciri AB Coğrafi İşaret tescilli ilk Türk ürünüdür.

Zeytine gelince; Aydının zeytini yemeklikten ziyade yağlıktır. Ama zeytinler ilk toplandığında iyiler seçilir kırma olsun, çizme olsun yemeklik yapılır.  İlk olgunlaşan zeytinlerin acımsı tadı daha geçmemiştir. Onları biz Ankaralılar “ıııyyy acııı” deriz yemeyiz, yiyemeyiz. Oysa Egeliler zeytinin acı suyu karışmış sızma zeytinyağına da ekmek bandıra bandıra büyük bir iştahla yerler. Bu benim gözümde Egeli olmanın bir simgesidir. Ancak Egede üç yıl ve daha fazla yaşayan Ankaralılar da Egelileşebiliyorlarmış. Şahsen denenmiş ve kanıtlanmıştır.

Şimdi size bir soru soracağım. Yazımın devamını okumadan cevabınızı verin.

Kestane en çok nerede yetişir?

“Bursa” dediyseniz çok yanıldınız.

Kestanenin genellikle Karadeniz ve Marmara bölgelerinde yetiştiği sanılır ama YANLIŞ.

Türkiye’nin en çok kestane veren bölgesi Ege olup, en çok kestane Aydında üretilir. Türkiye’nin kestane ihtiyacının ortalama %70’lik kısmı büyük çoğunluğu Aydın olmak üzere Ege Bölgesinde üretilir. Kişileri “Bursa” cevabını vermeye iten, Bursa’nın o lezzetli kestane şekerleridir ve o kestaneler kesinlikle Aydın kestanesidir.

Akla “O halde neden Aydında kestane şekeri yapılmıyor?” gibi bir soru gelebilir. İstenirse yapılabilir. Ama ülkenin ekonomisine ne kadar katkısı olabilir? Bursa bu alanda dünyaca ün salmış, çok büyük miktarlarda ticaret yapan ilimiz. Aydın bu alanda rekabet bile edemez. Etmesine de gerek yok zaten. Aydın hammaddeyi üretiyor, Bursa bu hammaddeyi işleyerek değer katıyor. Bu akış ekonomimize çok daha fazla katkıda bulunuyor. Gördüğünüz gibi önemli olan ürüne değer katabilmektir. Mevcut sistem bu temeller üzerine oturmuş ve gelişmiş. Yapılacak tek şey, bu zincir üzerinde varsa aksaklıkları bulmak, gidermek, verimliliği artırmayı sağlamak olmalıdır.

Pideden girdik, üretim zincirinden çıktık.

Değerli Dostlarım yaz ayları girdi, biraz gevşedim, o nedenle yazılarıma istemeden biraz ara verdim, kusuruma bakmayın lütfen.

Sağlıklı, huzurlu, mutlu günler dilerim.

.

M. Haluk Saran / 02.09.2022

Bir yanıt yazın