Biraz da Sanata Dokunalım (II)

Merhaba Dostlar;

Benim zamanımda lisede Resim ve Müzik dersleri seçmeli derslerdi. Her ikisini de çok sevsem ve mümkünse her ikisini de almak istesem de kurallar gereği sadece bir tanesini seçmem gerekiyordu; ben de tercihimi Resim’den yana yapmıştım. İkinci sınıfta resim dersimize ismini maalesef hatırlayamadığım, sınıf arkadaşlarımın da hatırlayamadığı, internet aramalarında da bulamadığım, derin bir sanat geçmişi olan, ailece sanat eğilimli, yaşça annelerimizden az biraz büyük, naif bir hanımefendi gelirdi. Kendisi Barış Manço’nun teyzesi olurdu. Bizim sokağımızı kesen bir sokakta, Cumhuriyet döneminde yapılmış, kendine özgü zarif bir mimari tarza sahip üç katlı bir evde otururdu. Barış Manço; Kurtalan Ekspres grubuyla birlikte o külüstür görünümlü kocaman arabalarıyla turneye çıktıklarında, mutlaka teyzesine uğrarlardı. Balkonda sırtını sokağa dönerek oturur, kafasını geriye doğru eğerek saçlarını aşağı sarkıtırdı. Biz mahalle çocukları da “Aaa Barış Manço yine gelmiş…” diye seyretmeye giderdik onları.

Gelecek ders için resim öğretmenimiz “Bayram” resmi yapacağımızı söylemiş ve derse hazırlıklı gelmemizi istemişti. Ben zaten her resim dersine boyalarımı, fırçalarımı ve resim defterimi eksiksiz olarak götürdüğüm için öğretmenimin “hazırlıklı” ifadesini farklı yorumlamıştım. Daha önce bir Cumhuriyet Bayramı’nda çektiğim asker, tank, top, tüfek gibi nesneler içeren birçok fotoğrafı toplayıp derse getirmiş ve sırama yaymıştım. Öğretmenim sınıfı dolaşırken yanıma geldi ve başımda durdu. “Ne bunlar?” diye sordu. Ben de “Bayramlarda çektiğim fotoğraflar, Hocam. ‘Hazırlıklı gelin’ demiştiniz ya, işte arkadaşlarım da yararlanabilsin diye bunları topladım ve getirdim” dedim. Öğretmenim hızla “Kaldır çabuk onları” dedi ve “Eğer ortalıkta bir tane fotoğraf görürsem, kopya çekmekten notunu kırarım” diye tehdit etti. Ardından şunları söyledi: “Sanat demek; bir şeyi daha önce yapılmış bir benzerine bakarak üretmek değildir. Sanat, hayal gücünü kullanarak üretebilmektir. Ben kürsüye bir arkadaşınızı çıkartırım ya da bir vazo çiçek koyar, onun resmini yapmanızı isteyebilirim. Bu tamamen farklı bir şeydir. Bu durumda her biriniz, kendi hayal gücünüzle gördüklerinizi farklı açılardan resmedersiniz. Sadece daha önceden çizilmiş bir şeye bakarak kopyalamak değil. Nesneleri, manzaraları aklınızda canlandırmak için çeşitli fotoğraflara, resimlere hatta nesnenin veya manzaranın kendisine bir süre bakabilirsiniz, ancak hayallerinizi kâğıda dökerken kafanızdan gelenleri aktarmalısınız. İşte o zaman sanat ortaya çıkar.” Öğretmenim bu konuşması ile bana hayatımın en değerli sanat dersini vermiş oldu.

Önceki yazımda, “Sanatçının yaptığı; güzel olanı, estetiği yakalayabilme çabasıdır” şeklinde özetlemiştim. “Güzel” ve “Estetik” kavramları, çok iyi bilinmelerine rağmen, ne oldukları kolayca açıklanamayan felsefi kavramlardandır. Soruyu “Güzel nedir?” şeklinde sormak yerine “Ne güzeldir?” veya “Güzel olan nedir?” diye sorduğumuzda cevap değişir ve daha kolay hale gelir. Cevap, dondurma olabilir, bir bardak su, eşimiz, çocuğumuz, evcil hayvanımız olabilir, dağlar, göller olabilir. Bizim için güzel olan her şey, “Güzel olan” olarak kabul edilebilir. “Güzel nedir?” sorusuna kısaca “Estetik olan” şeklinde yanıt verebiliriz. Peki, “Estetik” nedir? Aristo’ya göre, güzel olan matematiksel olarak orantılı, ölçülü ve düzenli olan şeydir. Tam da Aristo’ya yakışan mühendislik bakış açısıyla uyumlu bir tanımlama!

Estetik kelimesi, Yunanca “aisthanesthai” (duymak, algılamak) ve “Aisthesis” (duygu, duyum) kelimelerinden türetilmiştir. Kısaca, duyular aracılığıyla elde edilen bilgi durumunu, farkındalığı ifade eder. Estetik, felsefenin bir alanı olarak görüldüğünde, mantık doğruyu, ahlak iyi olanı, estetik ise güzeli arar ve sorgular. Mantık, doğru bilgiye nasıl ulaşılacağını tartışan, doğruyu arayan akıldır. Estetik ise duyularımızla elde ettiğimiz bilginin doğruluğunu arayıştır. Estetik, “çirkin” kelimesinin karşıtı olan “güzel” anlamından ziyade, güzel üzerine düşünme ve güzelliğin bilgisine erişme çabası olarak da tanımlanabilir. Felsefe tarihinde Modern Felsefi Estetiğin kurucusu olarak kabul edilen 18. yüzyılda yaşamış olan Alman filozof Alexander Baumgarten, Estetiği “Duyu ve duygusal bilginin bilimi, dolayısıyla açık ve seçik olmayanın bilgisi” olarak tanımlamış ve “Güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatı” ifadesiyle “Aesthetica” adlı eseriyle felsefeye kazandırmıştır.

En genel tanımıyla estetik, doğadaki ve sanattaki güzeli sorgulama ve araştırmadır. Çağdaş estetik ise sanattaki güzellikle ilgilenir. Çağdaş estetiğin en önemli ayırt edici özelliği, estetiğin yalnızca güzel kavramına odaklanmaması, aynı zamanda estetik değerleri ve değer yargılarını da araştırma konusu yapmasıdır. Bu nedenle, çağdaş estetik güzellikle birlikte yüce, zarif, çocuksu, trajik, asil, komik, çekici ve çirkin gibi diğer değerlerle ilişkisini de inceler ve araştırır.

Zanaat ve Sanat

Zanaat ve Sanat Neredeyse iç içeymiş gibi görünen bu iki kavram çoğu zaman birbiriyle karıştırılır. “Zanaat”, insanın maddi gereksinimlerini karşılamak için yapılan işlerdir ve eğitim, deneyim, beceri ve ustalık gerektirir. Bir işi ustası gibi yapma çabası ve beğeni kazandıracak bir ürün ortaya koyma çabası olarak da tanımlanabilir. Sermayeden çok el becerisine dayalı olarak üretim yapan kişiler zanaatkâr veya zanaatçı olarak bilinir. Marangozluk, mobilyacılık, çömlekçilik, bakırcılık, takı yapımı, terzilik, berberlik gibi meslekler birer zanaattır. Bu işlerin ne zaman ve kimler tarafından başlatıldığı tam olarak bilinmemektedir, ancak zaman içinde bir şablon ve öğrenme süreci oluşmuştur. Bu işlere yatkın insanlar bu zanaatları icra ederler. Bazıları ise yaptıkları işleri adeta sanat eseri gibi ortaya koyarlar.

Yüzyıllar boyunca sanatın ne olduğuna dair yüzlerce fikir ortaya atılmış ve tanımlar sürekli değişmiş olsa da “Sanat” en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak tanımlanabilir. Resim öğretmenimden aldığım ders çerçevesinde söyleyebileceğim tek şey, “Sanatçı, hayal gücünü kullanandır.” Bir ressam, eserine ilham kaynağı olarak karşısına bir model oturtabilir veya doğayı canlandırmak istiyorsa doğadan onlarca fotoğraf çekip nesnelerin düzenini, ışığı ve gölgeleri inceleyebilir. Eğer gözlerini kapatarak kendi hayal dünyasında farklı evrenler yaratabiliyor ve bunu tuvaline aktarabiliyorsa, benim gözümde gerçek bir sanatçıdır. Ancak önüne bir resim, fotoğraf koyup, ona bakarak fotokopi çekercesine yapıyorsa resimlerini, o kişi olsa olsa büyük bir yetenektir benim için.

Sanat Eseri Nedir?

“Sanat eseri” kavramı, sanatın yaratıcı ifadesinin somutlaştığı ve estetik değeri olan bir ürünü ifade eder. Bir sanat eseri, sanatçının yaratıcılığı, yetenekleri, duygusal ifadesi ve estetik anlayışıyla oluşturulur. Genellikle görsel sanatlar, edebiyat, müzik, dans ve tiyatro gibi sanat disiplinlerinde ortaya çıkar.

Sanat eserleri, estetik değer taşıyan, insanları etkileyen, duygusal veya düşünsel bir yanı olan ve genellikle bir anlam veya mesaj ileten eserlerdir. Sanatçı; eseri ile kendine özgü bir tarz, teknik veya form kullanarak özgün bir ifade sunabilir, toplumun değerlerini yansıtabilir, sosyal veya kültürel bir anlam yükleyebilir ve izleyicilerde veya katılımcılarda derin duygusal tepkiler uyandırabilir.

Eserlerini sergilemekle, izleyiciye estetik bir deneyim sunma amacı güder. Bu deneyim, güzellik, estetik zevk, hayranlık, düşünce provoke etme veya duygusal bir tepki uyandırma gibi farklı şekillerde kendini gösterebilir. Sanat eserleri, zaman içinde değer kazanabilir, sanatsal veya tarihsel önem taşıyabilir ve kültürel mirasın bir parçası haline gelebilir.

Sonuç olarak, sanat eseri, sanatçının yaratıcılığını ve ifade gücünü kullanarak ortaya koyduğu, estetik değeri olan ve insanları etkileyen bir üründür. Her sanat eseri, kendine özgü bir kimlik taşır ve izleyiciyle etkileşime girerek farklı duygusal, düşünsel veya estetik deneyimler sunar.

Sanat ve sevgi daima sizlerle olsun.

Not: Sanat konusunda yazdığım ilk yazım “Biraz da Sanata Dokunalım (I)“i henüz okumadıysanız mavi başlığı tıklayarak ulaşabilirsiniz.

M. Haluk Saran / 11.05.2023

Bir yanıt yazın