Cep Telefonları ve Baz İstasyonları

Merhaba Dostlar;

Radyasyon ve radyoaktivite konularını ele aldıktan sonra, şimdi de cep telefonları ve baz istasyonları hakkında konuşalım. Bu konular da radyasyonla yakından ilişkilidir ve birçok insanın merak ettiği konulardan birisidir.

Yıllar önce, baz istasyonlarının zararları hakkında birçok tartışmaların yapıldığı bir dönemde bir dost meclisinde; “Eğer bu baz istasyonları gerçekten sağlığa bu kadar zararlıysa, neden her yere kuruluyorlar? Hepsi sökülüp atılmalı” demişti bir arkadaşımız; daha on dakika önce uzaklardaki oğluyla hasret giderdiği cep telefonunu elinde evirip çevirirken.

Mobil iletişim teknolojisi, yaygın olarak bilinen ismiyle “cep telefonları”, toplumları gecikmeli iletişim devrinden anlık iletişim devrine geçiren, sınırları ortadan kaldıran, hepimizin şu ahir ömrümüzde yakından tanık olduğumuz, hayatlarımızda çok kısa sürede büyük bir yer edinen muazzam bir teknolojik devrimdir.

Konuya açıklık getirmek için, Mobil İletişim teknolojisi hakkında kısaca ve basitçe bilgi vereyim. Bu teknoloji, “Hizmet alanlar (kullanıcılar)” ve “Hizmet sağlayıcılar (operatör)” olmak üzere iki temel bileşenden oluşur. Hizmet alanlar bileşeninde, küçük bir elektronik kimlik kartı olan SIM Kart ile birlikte kolay kullanımlı, hafif ve taşıması kolay bir mobil telefon cihazı yer alır. Hizmet sağlayan bileşeni tarafında ise, oldukça karmaşık bir yapıya sahip olan baz istasyonları, yerel santraller ve uydu kanalları ve yardımcı bileşenler yer alır. Cep telefonları ve baz istasyonları, temelde birer alıcı/verici telsiz cihazıdır. Cep telefonlarının yayın gücü baz istasyonlarına göre oldukça düşüktür. Bu nedenle, sağlıklı bir iletişim için cep telefonu ile baz istasyonu arasındaki mesafenin birkaç yüz metreden fazla olmaması gerekmektedir. Cep telefonları mobil (hareket halinde) olduğu için, her an herhangi bir yerde bulunabilirler. Baz istasyonları ise, yerleşim bölgelerinde belirli bir düzende konumlandırılır ve konumları haritaya aktarıldığında bal peteğine benzer bir görünüm oluşturur.

Bir mobil abone; yani cep telefonu durağan haldeyken, bağlı olduğu operatörün sinyal gücü en yüksek olan yani kendisine göreceli olarak en yakındaki baz istasyonu ile bağlantı kurar ve o baz istasyonunun hizmet verdiği cihazlar listesine kaydolur. Mobil abone, bir görüşme yapmak istediğinde, arama yaptığı kişinin numarasını baz istasyonuna iletir. Baz istasyonu, mobil abonenin talep ettiği görüşmeyi bağlı olduğu merkeze ileterek işlemi başlatır. Merkezdeki ana bilgisayar aranan abonenin bulunduğu yeri belirler. Eğer aranan numara aynı operatöre bağlı bir mobil aboneye aitse, merkezi bilgisayar belirlediği baz istasyonu aracılığıyla aranan aboneye çağrı yapar ve iletişim gerçekleşir. Aranan numara, yerel bir santral ya da farklı bir mobil operatöre bağlı bir abone ise, arayan abonenin bağlı olduğu mobil santral; aranan abonenin bağlı olduğu yerel santral veya mobil operatör santralı ile bağlantı kurarak iletişimin gerçekleşmesini sağlar.

Görüldüğü gibi cep telefonları; iletişim ortamı olan elektromanyetik dalgalar aracılığı ile sabit baz istasyonları ile daima bağlantı halindedir. “Radyasyon ve Radyoaktivite” başlıklı yazımdan hatırlayacağınız üzere; elektromanyetik dalgalar dalga temelli bir radyasyon türü olup, etkisi yüzeyseldir. Elektromanyetik alanlara maruz kalmanın bazı sağlık sorunlarına yol açabileceği yapılan çalışmalarla gösterilmiş olmakla birlikte, günlük kullanımda etkisi aynen röntgen ve tomografi cihazlarında da olduğu gibi; maruz kalma süresi, dalga boyu ve yayın gücüne bağlı olup, uzun süre boyunca, çok yakın mesafelerde bulunulmadığı sürece büyük hasarlar oluşturacağı söylenemez. Cep telefonları gibi cihazların yaydığı elektromanyetik dalgaların insan sağlığına etkisi hâlâ araştırılmaktadır.

Peki, o halde; baz istasyonlarının zararlı olduğu düşüncesi neden hala bu denli yaygın? Bence, ‘radyasyon’ ve ‘radyoaktivite’ kavramları toplumda biraz fazlaca karıştırılıyor, aynı anlama geldikleri düşünülüyor. Bunun yanı sıra; özellikle sosyal medyada yanlış veya yanıltıcı bilgilerin çok yaygın olması, insanlarda bilgi eksikliği, güvensizlik gibi sebepler de buna neden oluyor.

Mobil telefonlar 1973 yılında ilk kez denendi, 1983 yılında genel kullanıma sunuldu ve 1994 yılından itibaren de Türkiye’de kullanılmaya başlandı. Ancak, insan sağlığı ve teknik gereksinimler konusunda kaygılar ortaya çıkması üzerine bu alanda mevcut standartların iyileştirilmesinin yanı sıra yenileri eklenip uygulanmaya başlandı. Yaklaşık kırk yıllık bir süreç sonunda, bu teknolojinin artık tamamen güvenli hale geldiğini söyleyebiliriz. Zaten tüm dünyada yaygın olarak kullanılan böyle bir teknolojinin günümüz koşullarında toplum sağlığına zarar verici olması pek mümkün görünmüyor.

Son birkaç teknik bilgi ile konumuzu noktalayalım:

Baz istasyonları, kullanım alanlarına ve amaçlarına göre üç farklı kategoride yer alır. Güçlü baz istasyonları, açık arazide, yol güzergâhlarında ve kırsal alanlarda kesintisiz iletişimi sağlamak için kurulur. Bu istasyonlar, yerleşim yerlerine uzakta yer alır ve anten direkleri, radyasyon etkisini en aza indirecek kadar yüksektir. Yerleşim yerlerinde ise orta güçlü baz istasyonları kurulur. Bu istasyonların maksimum anten çıkış gücü, antene 1 metre mesafede 40 Watt’tan az olmak zorundadır ve radyasyon etkisini minimuma indirmek için 10 metreden yüksek anten direkleri kullanılır. Son olarak, düşük güçlü baz istasyonları bulunur. Bu istasyonların anten çıkış gücü en fazla 4 Watt’tır ve alışveriş merkezleri, oteller, plazalar gibi bina içi kullanımlar için tasarlanmıştır.

Belirli bir noktaya etki eden güç, kaynağın maksimum gücünün, kaynağa olan uzaklığının karesi ile ters orantılıdır. Örnek olarak en çok kullanımda olan maksimum 40 W çıkış gücüne sahip orta güçlü baz istasyonlarını ele alalım. Antene 10 metre mesafeden algılanacak güç verilen formül gereği 40 Watt / (10×10), yani 40/100=0,4 Watt (400 mW) olacaktır. Bu değer, marka ve modele göre değişmekle birlikte; kulağımıza dayadığımız cep telefonlarının kullanım anındaki çıkış gücünden çok daha düşüktür. Bununla birlikte Türkiye’de uygulanan baz istasyonu güç standartları, dünya standartlarına göre dört kat daha düşüktür.

Sağlık alanında birçok araştırma yapılmış olmasına rağmen henüz kanserojen bir etki kanıtlanamamıştır. Ama hani ‘her şeyin fazlası zarar’ denir ya; cep telefonlarının da haddinden fazla kullanımının elektromanyetik duyarlılığı yüksek olan kişilerde baş ağrısı, yorgunluk, uyku bozuklukları, unutkanlık, baş dönmesi, yüksek seviyede sese bağlı işitme kaybı, bulantı hissi, görme bulanıklığı gibi belirtilere neden olabileceği varsayılmaktadır. Bu konuda araştırmalar devam etmektedir.

Uzun sözün kısası; aksi kanıtlanmadıkça, gidip yanağınızı baz istasyonunun antenine dayamadıkça şimdilik korkacak bir şey yok.

Ah, söylemeyi unuttum. Cep telefonlarının epey can yakan bir zararı var! İflah olmaz bir oyun veya sosyal medya hastasıysanız; uzun süre cep telefonunuzu elinizin pozisyonunu bozmadan tutmanız halinde parmak eklemlerinizde, dirseklerinizde kilitlenmeler ve ağrılar görülebiliyor. Aman ha dikkat edin. 

Sağlıklarla, sevgilerle iletişimde kalın.

.

M. Haluk Saran / 12.04.2022

Bir yanıt yazın