Bir Salgının Anatomisi

2025’in ilk adımlarını yaşadığımız bu günlerde…

Bu sabah, ne olduysa birden o günler canlanıverdi gözümde.

Tüm dünyayı sarsan ve hayatlarımızı kökten değiştiren o meş’um(*) zamanlar…

Covid-19 pandemisinin üzerinden tam beş yıl geçmiş.

Ama bıraktığı izler ve üzerimizdeki etkiler hâlâ dün gibi taptaze…

Salgın Hastalığın Çıkışı ve Yayılışı

2019’un son günleriydi. Çin’in Wuhan kentinden yayılan bir haber, kısa sürede dünyanın gündemine oturdu. Çok hızlı yayılan öldürücü bir virüs…

İlk başlarda bölgesel bir salgın gibi görülen ve pek önemsenmeyen bu yeni hastalık, hızla küresel bir pandemiye dönüştü. Covid-19 adı verilen bu virüs, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine, milyarlarcasının ise hayatının geri dönüşü olmayacak şekilde değişmesine neden oldu.

Salgının nasıl ortaya çıktığı hâlâ kesinleşmemiş olsa da, bilim insanları virüsün zoonotik bir köken taşıdığını, yani hayvanlardan insanlara geçtiğini düşünüyor. Bununla birlikte, laboratuvar sızıntısı gibi teoriler de sıklıkla gündeme geldi. Virüsün yayılma hızı, modern dünyanın karşı karşıya olduğu küreselleşme gerçeğini en sert biçimde gözler önüne serdi.

Başlangıçta birçok ülke bu salgını ciddiye almakta gecikti. Halk ise panik içinde maskeler, dezenfektanlar ve temel ihtiyaç malzemeleri satın alarak belirsizliğin yol açtığı korkuyla karşı karşıya kaldı. Dünya değişiyordu ve hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktı.

Küresel Perspektif: Farklı Ülkelerden Deneyimler

Covid-19 salgını boyunca ülkeler farklı yaklaşımlar benimsedi ve bu yaklaşımlar farklı sonuçlar doğurdu:

  • Güney Kore: Erken dönemde geniş çaplı testler ve temas takibiyle salgını kontrol altına almayı başardı. Teknoloji odaklı çözümler, halk sağlığı sistemini güçlendirdi ve bulaş zincirini erken kesmekte etkili oldu.
  • İsveç: Sürü bağışıklığı stratejisini benimseyerek sert kısıtlamalardan kaçındı. Ancak bu yaklaşım, yüksek ölüm oranları ve eleştirilere yol açtı.
  • İtalya: Pandeminin ilk büyük dalgasında sağlık sisteminin çöküşüyle karşı karşıya kaldı. Sert karantina önlemleri ve uluslararası yardımlarla durumu kontrol altına almaya çalıştı.
  • Çin: Pandeminin ilk ortaya çıktığı ülke olan Çin, “sıfır vaka” stratejisini benimseyerek çok katı karantina uygulamalarına geçti. Fabrikaların kapatılması, seyahatlerin tamamen durdurulması ve şehirlerin izolasyonu, virüsün yayılımını kontrol altına almayı başardı. Ancak bu yaklaşım, ekonomik durgunluk ve sosyal gerilimlere yol açtı.

Türkiye’nin Etki Alanına Girişi

En başından beri olaylara temkinli yaklaşan ülkemiz de, tüm ülkeler gibi böyle bir kaos için hazırlıklı değildi. 11 Mart 2020 tarihinde açıklanan ilk Covid-19 vakası ile Türkiye de resmen pandeminin etkisi altına girmiş oldu. Bu tarihten itibaren yaşam adeta durma noktasına geldi. İlk etapta okullar kapatıldı, 65 yaş üstü vatandaşlara evde kalma zorunluluğu getirildi. Çalışanlara, zorunlu olmadıkça işlerine gitmemeleri önerildi. “Hayat Eve Sığar” sloganıyla HES kodu uygulaması devreye alındı ve geniş çaplı sokağa çıkma yasakları günlük hayatın bir parçası haline geldi.

Sağlık sistemi üzerindeki yük, beklenmedik bir biçimde hızla artarken, filyasyon ekipleri salgını kontrol altına almak için temaslı kişilere anında ulaşmaya çalıştı. Pandemi hastaneleri ve yoğun bakım yatak kapasitelerinin artırılması gibi adımlar atıldı. Ancak bu süreçte sağlık çalışanları insanüstü bir çaba sarf etti. Onlar, adeta savaş alanında görev yapan birer asker gibiydiler. Kimi haftalarca ailelerini göremeyen, kimisi ise bu uğurda hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının fedakarlıkları, pandeminin en ağır yükünü omuzladıklarını bir kez daha kanıtladı.

Toplum içinde ise farklı algılar ortaya çıktı. 65+ yaş grubu için getirilen yasaklar, yalnızlık hissini artırırken, gençler arasında “Bize bir şey olmaz” düşüncesi yaygınlaştı ve umursamaz tavırlar öne çıktı. Aynı zamanda, doğruluğu teyit edilmemiş haberler, görüntüler ve aşı karşıtı propaganda, internet üzerinde bir korku ortamı yarattı ve kaosu daha da derinleştirdi.

Pandemi Sürecinde Ailece Deneyimlerimiz

Pandemi, ailemiz için de zorlayıcı bir dönem oldu. Ancak bu zorlukların içinde üretkenlik, dayanışma ve sabırla hayatımıza yeni değerler kattık.

Evde Geçen Günler: Ben ve Buket

Pandemi, eşim Buket ve benim için de zorlayıcı bir dönem oldu. Buket henüz yasaklı yaş grubuna girmediği için dışarıyla ilgili tüm işler onun üzerine kaldı ve bu süreçte çok yoruldu. Ancak bu dönem, zorlayıcı olmasının yanı sıra bizim için üretkenliğin ve verimliliğin ön planda olduğu bir fırsat dönemine dönüştü. Kitap okumak, yeni hobiler geliştirmek, epoksi dökümler yapmak ve çeşitli çevirim içi eğitim programlarına katılmak gibi faaliyetlerle evde geçen zamanı en iyi şekilde değerlendirdik.

Aşı karşıtlığına rağmen, aşılarımızı zamanında yaptırarak korunmaya çalıştık. Ancak süreç içinde ben de hafif semptomlarla Covid-19 geçirdim. Neyse ki evde dinlenerek bu süreci kısa sürede atlattım.

Annemin Ankara’daki Zorlu Süreci:

Yazlığını kapatıp Ankara’daki evine dönen annemi Aydın’a getirmeyi planlıyordum. Ancak pandemi patlak verince, seyahat kısıtlamaları ve 65+ bireylere getirilen sokağa çıkma yasakları nedeniyle bu planımı yaklaşık altı ay kadar ertelemek zorunda kaldım. Annem, pandemi nedeniyle yalnızlıkla sınanırken, komşuluk ilişkileri de büyük ölçüde kısıtlandı. Nihayet bir fırsat bularak annemi Aydın’a getirttiğimde, onunla bu dünyadan ayrılana kadar birlikte yaşama şansımız oldu.

Hindistan’da Mahsur Kalan Oğlum ve Ailesi:

Oğlum Efe, takı sanatçısı olarak her yıl en az bir kez Hindistan’a giderek takı malzemeleri ve değerli ya da yarı değerli taşlar alır. Bu nedenle Ocak ayında ailesiyle birlikte Hindistan’a gitmişti. Ancak yirmi gün kadar sonra torunumun beklenmeyen bir sağlık sorunu nedeniyle annesiyle İtalya’ya dönmesi gerekti. Akabinde uluslararası seyahatler yasaklandı ve devletler sınırlarını kapattı. Hindistan da bu sürece katılarak halkı evlerine hapsetti.

Bu nedenle, Efe beş ay boyunca Hindistan’da mahsur kaldı. Neyse ki Hindistan hükümeti ülkede kalan yabancılara bu süreç içerisinde çok yardımcı oldu. Hatta her gün yemeklerini bile sağladı. Efe, sağlık ve sakinlikle bu zorlu süreci atlattı. Daha sonra, Hindistan’daki İtalyan vatandaşlarını tahliye etmek için İtalyan hükümeti tarafından tahsis edilen bir uçakla ailesinin yanına dönebildi.

Pandeminin Etkileri

Sağlık Üzerindeki Etkiler:

Pandemi, hem fiziksel hem de psikolojik sağlığımız üzerinde derin etkiler bıraktı. Covid-19 hastalarının yoğun bakım yataklarını doldurması, diğer hastalıkların tedavi süreçlerini aksattı. Kronik rahatsızlıkları olan hastalar, tedavi ve kontrol süreçlerinde ciddi zorluklar yaşadı.

Sağlık çalışanları, pandeminin en ağır yükünü omuzlayan kesim oldu. Hayatlarını riske atarak gösterdikleri fedakârlıklar, bu dönemin en unutulmaz yüzlerinden biri haline geldi. Binlerce sağlık çalışanı, mesleklerini yerine getirirken virüse yakalandı ve pek çoğu hayatını kaybetti.

Pandeminin ruh sağlığı üzerindeki etkileri de bir o kadar yıkıcı oldu. İzolasyon, stres ve belirsizlikle başa çıkmaya çalışan bireyler için bu dönem büyük bir sınavdı. İnsanlar dijital platformlar aracılığıyla sosyalleşmeye çalışsa da birçok kişi depresyon, anksiyete ve tükenmişlik gibi psikolojik sorunlarla mücadele etti. Özellikle sağlık çalışanlarının tükenmişlik sendromu yaşaması, bu dönemin en trajik sonuçlarından biriydi.

Dijital ve Teknolojik Dönüşüm:

Pandemi, dijitalleşmeyi hızlandırarak toplumu teknolojiye daha bağımlı hale getirdi. Uzaktan eğitim ve evden çalışma gibi uygulamalar, yeni çalışma ve öğrenme modellerini kalıcı hale getirdi.

  • Uzaktan Eğitim: Öğrenciler çevrimiçi platformlarda eğitime devam etti. Ancak kırsal bölgelerde dijital altyapı eksiklikleri, birçok öğrencinin bu sisteme erişimini zorlaştırdı. Bu eşitsizlikler, dijital dönüşümün her birey için aynı avantajları sağlamadığını gösterdi.
  • Evden Çalışma: Çalışma hayatı, pandeminin en önemli dönüşüm alanlarından biri oldu. Şirketler hibrit çalışma modellerine geçerken, ofis dışı çalışma birçok sektör için standart hale geldi.
  • Bilimsel Gelişmeler: Pandemi sırasında geliştirilen mRNA aşı teknolojisi, tıp dünyasında bir dönüm noktası olarak kabul edildi. Bu teknoloji, sadece pandemiye karşı değil, kanser ve diğer hastalıklara karşı da umut vaat ediyor.

Ekonomik Etkiler:

Pandemi, ekonomik dengeleri de alt üst etti. Küçük işletmeler bu süreçte büyük zarar gördü, bir kısmı kapanmak zorunda kaldı. Ancak e-ticaret sektörü hızla büyüyerek yeni istihdam alanları yarattı.

  • Tedarik Zincirleri: Küresel tedarik zincirlerindeki kırılmalar, üretimde gecikmelere ve maliyet artışlarına neden oldu. Yerel üretimin önemi yeniden fark edildi ve ekonomik politikalarda yeni bir yönelim ortaya çıktı.
  • E-Ticaret: İnsanların evde kalmasıyla birlikte dijital platformlar, alışveriş alışkanlıklarını kökten değiştirdi. Küçük işletmelerin e-ticaret platformlarına hızlı adaptasyonu, bu süreçte birçok işletmenin ayakta kalmasını sağladı.

Çevresel Etkiler:

Karantina önlemleri ve üretim faaliyetlerindeki yavaşlama, çevre üzerinde olumlu etkiler yarattı. Hava kirliliği azaldı, birçok şehirde hava kalitesi iyileşti. Fabrikaların kapanması ve seyahatlerin durmasıyla karbon emisyonları önemli ölçüde düştü.

Ancak bu iyileşmenin kalıcı olmaması, çevre politikalarının ve sürdürülebilir kalkınma modellerinin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Geleceğe Bakış ve Dersler

Covid-19 pandemisi, insanlık tarihinin en büyük krizlerinden biri olarak hafızalarda kalacak. Bu süreç, sadece bir sağlık krizi değil, aynı zamanda bireyler, toplumlar ve uluslar için bir dayanıklılık ve öğrenme sınavıydı. Alınan dersler, geleceğe dair daha bilinçli ve hazırlıklı bir yaklaşım benimsemenin ne kadar hayati olduğunu ortaya koydu.

Alınan Dersler:

  • Sağlık, aile bağları ve dayanışmanın kıymeti yeniden hatırlandı. Pandemi, bireylerin sevdiklerine olan bağlılığını artırırken, yardımlaşma ve dayanışmanın toplumları nasıl ayakta tuttuğunu bir kez daha gösterdi.
  • Krizlere hazırlıklı olmak için ulusal ve uluslararası aksiyon planlarının gerekliliği netleşti. Salgın, yalnızca bireysel değil, sistematik düzeyde de hazırlıklı olmanın ne kadar hayati olduğunu ortaya koydu.
  • Teknolojik altyapının önemi kavrandı ve dijital dönüşüm hız kazandı. Eğitimin, çalışma hayatının ve günlük alışkanlıkların dijital ortama taşınmasının önemi, kriz sırasında daha belirgin hale geldi.
  • Sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiği görüldü. Hem sağlık çalışanlarının korunması hem de sağlık altyapılarının modernize edilmesi, gelecek krizler için kritik öncelikler arasında yer aldı.
  • Psikolojik destek mekanizmalarının önemi arttı. Bireylerin ruh sağlığını koruyacak sosyal destek sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiği bir kez daha anlaşıldı.
  • Çevresel etkilerin ciddiyeti anlaşıldı. Pandeminin getirdiği geçici çevresel iyileşmeler, sürdürülebilir kalkınma politikalarının gerekliliğini yeniden gündeme taşıdı.

Gelecek Perspektifi ve Öneriler:

  • Uluslararası İşbirliği: Küresel salgınlarla başa çıkmak için uluslararası işbirliği artırılmalı ve dünya çapında bütünleşmiş bir sağlık politikası oluşturulmalıdır.
  • Sağlık Sistemlerinin Güçlendirilmesi: Hastanelerin kapasitesinin artırılması, sağlık çalışanlarının daha iyi şartlarda çalışmasını sağlayacak düzenlemeler yapılması ve sağlık altyapısının modernize edilmesi öncelikli hale gelmelidir.
  • Dijital Erişim ve Eğitim: Herkesin dijital teknolojilere eşit ve ucuz yoldan kesintisiz erişimini sağlamak için altyapı yatırımları yapılmalı, özellikle kırsal bölgelerdeki öğrencilerin eğitime erişimi kolaylaştırılmalıdır.
  • Psikolojik Destek Hizmetleri: Toplumun ruh sağlığını koruyacak kriz dönemine özel psikolojik destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
  • Sürdürülebilir Çevre Politikaları: Çevresel etkilerin pandemiyle görünür hale gelen ciddiyeti, sürdürülebilir kalkınma politikalarının daha kararlı bir şekilde uygulanmasını gerektiriyor.

Son Söz

Pandemi, hayatımızı kökten değiştiren bir sınavdı. Bu süreçte hemen hemen hepimiz ailemizden, arkadaşlarımızdan ya da komşularımızdan en az bir kaybı yaşadık ya da haberdar olduk. Kayıplarımızın acısını yaşarken, dayanışmanın ve birlikte hareket etmenin ne kadar değerli olduğunu öğrendik. Covid-19, yalnızca bir sağlık krizi değil, aynı zamanda insanlığın kırılganlığını ve dayanıklılığını bir kez daha gözler önüne seren bir dönüm noktası oldu. Bu kriz, bize geleceğin belirsizliklerle dolu olduğunu hatırlattı; ancak alınan dersler, sağlıklı ve mutlu bireylerin yaşadığı yeni bir dünya düzeni inşa etmek için elimizde güçlü bir rehber bıraktı.

Geleceğe, daha bilinçli, daha dayanıklı ve daha adil bir şekilde bakmak, insanlık olarak bu zorluğun ardından en büyük sorumluluğumuz olmalıdır.

Mustafa Haluk Saran / 12.11.2025

(*): Meş’um: Uğursuz, kötü sonuçlar doğuran anlamına gelir. Özellikle geçmişte yaşanmış sıkıntılı ve unutulmaz olayları nitelemek için kullanılır.


11 Comments

  • Kalemin daim olsun. Güzel tespitler,doğru yol gösterimi. Teşekkürler.

  • O ,gerçekten meş’um günlerin anatomisini çok açıklayıcı bir dille bize hayalen yaşattığınız yazınız övgüyü hak ediyor. Bizler de benzer deneyimler yaşadık, ama şükürler olsun covid olmadım. Elinize emeğinize yüreğinize sağlık. Her yazınızda olduğu gibi keyif verdiniz. Allah bir daha o günleri yaşatmasın insanlığa. Selam ve dua ile.

  • Okurken büyük keyif aldım… Müthiş bir yazı olmuş… emeğinize sağlık👏👏👏

  • Emeğinize sağlık.
    Çok güzel özetlemişsiniz.

  • Değerli dostum,
    Ansiklopedik değer taşıyan bilimsel, asrın belasının özeti ancak bu kadar güzel kayda geçilebilir. Eline emeğine sağlık.
    O kadar çok yakınımı aramızdan ayırdı ki; harika Türkçe anlatımına rağmen, okurken adeta ateş bastı ve darlandım.
    Sabırla kaleme aldığın için tebrik ediyorum.
    Salgın, belgesel gibi bıraktığı yaralar gözümde canlandı.

  • Kaleminize sağlık ne güzel anlatmışsınız o günleri tekrar yaşadım okurken

  • İstanbul’da Uludağ görünecek kadar havanın temiz olması. Trafik olmaması nedeniyle avukat olmanın avantajını kullanarak gezmek, eğlenmek evden de çalışılabilineceğini keşfetmek de artısı. Salgından ölenlere Allah rahmet eylesin.

  • İlgi ve övgüleriniz için çok teşekkür ederim değerli Dostlar.

    Yazılarımı okuduğunuz, yorumlarınızla katkı sağladığınız için her birinize ayrı ayrı minnettarım. Böyle etkileşimler hem benim yazma şevkimi destekliyor hem de hep birlikte daha anlamlı bir bilgi ve fikir paylaşımı oluşturmamızı sağlıyor..

    Sağlık ve sevgiyle kalın.
    Mustafa Haluk Saran

  • Haluk bey, o günlerin bana ve aileme neler yaşattığını tekrar hatırlatan yazını yeni okudum. Oğlum pandemi çıkmadan, yurtdışından görevi nedeniyle 3 gün kaldığı Azerbaycan’dan İstanbul’a dönmüştü. Ben martın 19 unda Burhaniye ye geldim. 5 gün sonra Burhaniye aile hekimi aradı. 14 gün dışarı çıkmamam için Balıkesir il sağlık müdürlüğü tarafından karantinaya alınmışım. Aile hekimi eşimi sordu Ankara’da dedim. Sonuçta eşim Ankara’da ben Burhaniye’de oğlumda İstanbul’da 14 gün evde oturduk. Sebep oğlumun yurt dışından gelmesi ve bizimde anne ve babası olmamız… Mışşşşş, kara mizah… Hatırlarsınız şubat ayında umreden gelen hacıları tüm yurda dağıttılar salgının yayılmasına vesile olmuşlardı. Çözümünüde bizim gibi oğlunu 7 aydır görmeyen ailelerde bulmuşlardı… Kısaca o günleri bana hatırlattığın güzel yazın için teşekkür ve tebrik ederim. Eline diline kalemine sağlık.

Bir yanıt yazın