Dijital Evrende Ayak İzlerimiz

Sabah uyanır uyanmaz… İlk iş;  ne yapıyorsunuz?

Sizi bilmem ama ben, daha gözlerimi bile tam açamamışken elim telefona gidiyor. Sosyal medya uygulamalarını bir klasöre topladım; WhatsApp’tan başlıyorum, sonra sırasıyla hepsini yokluyorum. Neredeyse tamamı “Günaydın” mesajlarıyla dolu. Sabah sabah daha ne olacaksa… Ama yine de bakmadan duramıyorum. Kimine bakıp geçiyorum, kimine laf yetiştiriyorum.

Sonra sıra geliyor e-postalara. “Spam mi, önemli mi?” derken derken günün ilk saatlerini parmak ucumla veri üreterek geçiriyorum. Ve tüm bunları öyle bir otomatiklikte yapıyorum ki; bazen sabah kahvaltısından önce beş-altı iz bırakmış oluyorum bile.

Bunların adına “dijital ayak izi” diyorlar.

Ve bu izler, sanılanın aksine sadece paylaştıklarımızdan ibaret değil. Bir sitede ne kadar kaldık, hangi saatte girdik, nereden bağlandık… Hepsi birer parça. Parça parça bir kimlik oluşturuluyor bizden, farkında bile olmadan.

Dijital Ayak İzi Nedir?

Ben sosyal medyada pek aktif değilim” diyorsanız; bir de şöyle düşünün:

İnternette bir ürün aradınız. Sonra o ürün gün boyu karşınıza reklam olarak çıktı. Hiç paylaşım yapmamış olsanız da, siz bir iz bıraktınız. İşte bu görünmeyen, izinsizce değil ama farkında olmadan bıraktığımız veri parçalarına dijital ayak izi diyoruz.

Bu izler temelde ikiye ayrılıyor:

Aktif Dijital Ayak İzi

Bu, bilerek isteyerek bıraktığımız izler.

Sosyal medyada paylaşım yapmak, tweet atmak, yorum yazmak, fotoğraf yüklemek… Hepimiz bir şeyler paylaşıyoruz değil mi?

Ama asıl dikkat çeken şu:

Pasif Dijital Ayak İzi

Asıl sessiz izler burada gizli.

Bir web sitesine girdiğinizde konumunuz, IP adresiniz(1), hangi tarayıcıyı kullandığınız hatta o sitede ne kadar süre kaldığınız kaydedilir.

Ve siz hiçbir şey yapmasanız bile – sadece ekrana bakmış olsanız bile – sistem sizi izliyordur.

İz’den, profil’e…

İşte asıl mesele burada başlıyor. Bu izler tek başına pek anlam taşımaz. Ama bir araya getirildiklerinde bir dijital profil inşa ederler.

Spotify dinleme alışkanlıklarınızı takip eder, ne tür müziklerden hoşlandığınızı öğrenir.

Netflix izleme sürenize bakar, ne zaman hangi türü seçtiğinizi çözer.

Google aramalarınız, Amazon’daki gezintiniz, haritalardaki duraklarınız… Tüm bunlar sizin hakkınızda konuşmaya başlar.

Yani sadece “ne yaptığımız” değil, “ne zaman, ne kadar süreyle, hangi sırayla” yaptığımız da önemlidir.

Peki; siz, dijital izlerinizi bilinçli olarak mı bırakıyorsunuz yoksa siz fark etmeden zaten bırakılmış mı oluyorlar?

“Bizi dinliyorlar galiba…”

Geçenlerde bir akşam misafirlerimiz vardı. Ne hakkında konuştuğumuzu hatırlamıyorum bile ama bir ara vurgulayarak “sinerji” diye konuşmama devam ediyordum ki yanımda uslu uslu duran telefonum yüksek sesle “Sinerji: Birden fazla unsurun…” diye konuşmaya başlayınca “N’oluyor be!” diye fırlayarak ayağa kalktığımı hatırlıyorum. Neredeyse çayımı dökecektim. Dinliyorsun, bari belli etme, adamı da korkutma yani. Di mi…

Gündelik Hayatın Sessiz Tanıkları

Dijital ayak izleri sadece internette gezinirken değil, gündelik hayatımızın neredeyse her anında,  biz fark etmeden toplanıyor, toplandıkça bizden bir  “dijital benlik” oluşturuluyor. Biz halâ sabah çayımızı yudumlayalım, sistem çoktan bizi tanımaya başlamış oluyor.

Mesela her an açık olan cep telefonumuz sayesinde GPS, Wi-Fi, hücresel veri… Her an nerede olduğunuzu biliyor. Bir kafeye oturuyorsunuz, Wi-Fi’ye bağlanıyorsunuz, “Kabul ediyorum” butonuna tıklıyorsunuz. Ama neyi kabul ettiğinizi hiç okudunuz mu?

Aynı şey uygulamalarda da geçerli. FaceBook, Instagram, TikTok

Kurulum sırasında büyüteçle zor okunan sayfalar dolusu minik harflerle yazılmış “kullanım koşulları” metni çıkar karşımıza. Zaten o kadar uzun ki… Okuyup da ne olacak? Okumaya kalksak muhtemelen çoğuna anlam veremeyeceğiz bile. “Onaylıyorum” butonuna basıp geçtiğimizde, aslında sadece uygulamayı kullanmaya değil; aynı zamanda bizim hakkımızda veri toplanmasına da izin vermiş oluyoruz. Bunu söylediğimde de; “Aman be, bana ne. Ne yapacaklar benim verilerimi” dendiğini de çok duymuşumdur. Amma ve lâkin; o dakikadan itibaren izlerimiz sadece bizim değildir artık.

Gündelik dijital alışkanlıklarımızın her biri bir tanık gibidir:

  • Konum servislerini açmak,
  • Adım sayar uygulaması kullanmak,
  • Hava durumuna bakmak,
  • Mağaza uygulamalarını açmak,
  • Bir ürün satın almak,
  • Google Haritalarda “nöbetçi eczaneler” diye arama yapmak…

Hepsi arka planda bizi izliyor.

Kimi hangi sokaktan yürüdüğümüzü, kimi hangi mağazada kaç dakika geçirdiğimizi, kimi de telefonun mikrofonunu kullanarak çevremizdeki sesleri kaydedebiliyor. Evet, mikrofon izni verdiğiniz bazı uygulamalar ortam seslerini “dinleyerek” reklam önerileri oluşturabiliyor.

Algoritmalar Her Şeyi Hatırlar.

Bir film izlerken bile iz bırakıyoruz. Ne zaman durdurduk, ne kadar hızlı geçtik, en çok nerede güldük (akıllı telefonun kamerası açık mıydı?)…

Her şey ama her şey, görünmez tanıklar tarafından kaydediliyor.

Bu tanıklar sessizdir, yüzleri yoktur. Ama bizi her geçen gün bizden daha iyi tanımaya başlarlar.

Çare yok. Ya dijital ayak izi bırakarak sosyalleşeceğiz ya da korkarak – ama aslında farkında bile olmadan başka mecralarda iz bırakarak – dijital yalnızlığa sürükleneceğiz.

Kırk katır mı, kırk satır mı?

Dijital Evrenin Unutamayan Hafızası

Eski bir fotoğraf albümünü karıştırmak gibi değil bu iş. Dijital dünya, geçmişi sadece saklamaz… İndeksler, sınıflandırır, yedekler, paylaşır, çoğaltır ve en kötüsü: unutmaz.

Eskiden bir anıyı silmek kolaydı. Bir fotoğrafı yakar, bir defteri çöpe atar, eski mektupları buruşturur atardık… Biterdi.

Şimdi dijital dünyada “sil” dediğiniz dosya, çoğu zaman gerçekten silinmiyor. Sadece sizin gözünüzün önünden kaldırılıyor.

Hafızanın Karanlık Odası

Google hesabınız varsa arama geçmişiniz, YouTube izleme geçmişiniz, konum geçmişiniz, hatta hangi gün nerede ne kadar zaman geçirdiğiniz bile kayıt altında ve bu sadece Google’da olan kısmı.

Bir de bulut servisleri var: Google Drive, iCloud, Dropbox… Silinmiş dosyaları belli bir süre boyunca geri getirebilmek için sistemde tutarlar ama biz çoğu zaman hangi verimizin nerede yedeklendiğini bile bilmeyiz.

Peki, siz hiç eski e-postalarınıza baktınız mı?

Yıllar önce yazılmış, çoktan unutulmuş zannedilen satırlar hâlâ orada duruyor olabilir.

Web Arşivi – İnternetin Hatıra Defteri

Bazı web siteleri kapanmış olsa bile, geçmişteki hâlleri hâlâ erişilebilir. Wayback Machine(2) adlı sistem, yıllar önce yayında olan web sayfalarının kopyalarını saklıyor. Yani internete bir kez düşen bilgi, internette kalıcı oluyor.

Tıpkı suya atılan bir taş gibi… Dalgalar bir süre halkalar olarak ilerler ve nihayetinde sönerler. Ama taş artık çok uzun süre suyun altında kalacaktır.

 “Gençlik Fotoğrafı”

Geçenlerde; içerisinde benim de olduğum siyah beyaz bir fotoğraf düştü önüme. 70’li yıllardan, daha internetin bile olmadığı fi tarihinde çekilmiş uzun saçlı gençler..  Benim haberim bile yoktu o pozun çekildiğinden ama meğerse bir arkadaş çekmiş, FaceBook’a yüklemiş, beni de etiketlemiş.

Ve yıllar sonra bir “Anılar” mesajıyla birlikte düştü önüme.

O fotoğrafta gülümsüyor, bana bakan kendime adeta şöyle diyordum:
Sen unutmuş olabilirsin… ama bak; sistem seni unutmuyor!

Unutma Hakkı Var mı?

Avrupa’da “Unutulma Hakkı” diye bir kavram çıktı birkaç yıl önce. Bir bireyin, dijital ortamda kendisiyle ilgili bazı bilgilerin kaldırılmasını isteme hakkı. Ama bunu talep etsen bile, o bilgi çoktan başka sunuculara, başka ülkelerdeki arşivlere yayılmış olabilir.

Kaldırılabilir mi? Belki…

Ama tamamen yok edilebilir mi? İşte orası muamma.

Takip Edilen Hayatlar: Kim, Neden İzliyor?

Zaman zaman; yürürken birinin sizi arkadan izlediği hissine kapıldığınız oldu mu hiç? Hissettiyseniz; rahatsız oldunuz, değil mi?

Sonra birden arkanızı dönersiniz ama kimseyi görmezsiniz.  Daha da rahatsız edici bu di mi?

İşte dijital dünyada yaşadığımız şey tam olarak bu: Birileri bizi izliyor kimin izlediğini bilemiyoruz ama izleniyoruz. Hem de her gün, her saat, her tıklamada.

Peki kim izliyor?

Aslında bu sorunun net cevabı şu: “Verinize ihtiyacı olan herkes”.

  1. Reklam şirketleri: Davranışlarınıza göre size ürün satmak için. “Ayakkabı mı  aradınız? O zaman buyurun bu tam sizin aradığınız şey olabilir.”

Amaç: doğru ürünü, doğru kişiye, doğru anda göstermek.

  1. Sosyal medya platformları: Sizi ilgilendirecek içerikleri göstermek, sizi içeride tutar. Siz daha çok izleyince, onlar daha çok kazanır.

Amaç: Zamanınızı daha fazla orada geçirmeniz için.

  1. Devletler: Suçla mücadele, toplumsal güvenlik veya bazen de sadece kontrol. Hangi ülkede yaşadığınıza göre bu durum “güvence” ya da “gözetim” anlamına gelebilir.

Amaç: Toplumsal huzur.

  1. Uygulama geliştiriciler: Hangi özellik daha çok kullanılıyor? Hangi sayfada insanlar uygulamayı kapatıyor?

Amaç: Bu bilgiler onlar için altın değerinde geri bildirimdir.

  1. Kötü niyetli kişiler: Açıkçası onlar bu ekosistemin karanlık tarafıdırlar.
    Kimlik avı, dolandırıcılık, kişisel verilerin çalınması gibi işler için dijital izleri toplayanlar da az değil. Amaç belli.

Veriden İnsana, İnsandan Etkiye

Algoritmalar artık sadece ne yaptığımıza değil, neden yaptığımıza da odaklanıyor. Yani bizi sadece gözlemlemiyor, anlamaya çalışıyorlar. Sonra da bu anlayışı etkiye dönüştürüyorlar.

Mesela Instagram’da bir gönderiye uzun süre bakarsanız, algoritma bunu anlar. “Bu dikkatini çekti” der. Sonraki benzer içerikler gösterilir. Belki bir fikir, belki bir ürün, belki bir dünya görüşü…

Farkında olmadan sadece iz bırakmıyoruz… Aynı zamanda izlediğimiz şeyler bizi şekillendiriyor.

Felsefi Sorgu: Kim Kimi Kullanıyor?

Biz mi cihazları kullanıyoruz? Yoksa onlar mı bizi kullanıyor?

Dijital dünyada ücretsiz olan her hizmetin gerçek bedelinin veri olduğunu artık biliyoruz. “Bedava” dediğiniz her şeyin arkasında, aslında siz varsınız.

Tıpkı şu meşhur söz gibi: “Eğer bir ürün için para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz.

Küçük Bir Oyun: Seni Tanıyorum

Dilerseniz küçük bir deneme yapın.

Bir arkadaşınızın Instagram, Google veya YouTube hesabını 5 dakika inceleyin. Neyi seviyor, neye gülüyor, neyi merak ediyor… Hemen anlarsınız.

Çünkü dijital ayak izleri, onun aynasıdır ve o izler, genellikle kendisinin bile farkında olmadığı bir profil çizer.

Ayak İzlerini Hafifletmek: Dijital Temizlik Rehberi

Bu kadar iz, bu kadar takip, bu kadar kayıt…

İnsanın içi daralıyor, değil mi?

Ama üzülmeyin. Tamamen görünmez olmak belki mümkün değil. Ama ayak izlerini hafifletmek, hatta bazılarını tamamen silmek mümkün.

Tıpkı evde bahar temizliği gibi…

Arada bir dijital yaşamımızı da şöyle bir elden geçirmek, fazla yükleri atmak, arkada kalan izleri silmek gerek.

Nereden Başlasak?

  1. Kullandığınız uygulamaları gözden geçirin.
    • Uzun zamandır kullanmadığınız uygulamaları silin.
    • Özellikle neye erişim izni verdiğine bir bakın: kamera? mikrofon? rehber?
    • Gerekiyorsa ayarlardan yetkileri sınırlayın.
  2. Tarayıcı çerezlerini temizleyin.
    • Arada bir çerezleri ve geçmişi silmek, iz takibini zorlaştırır.
    • “Gizli sekme” kullanmak da anlık çözüm sağlar ama kalıcı değildir.
  3. Konum servislerini kapatın.
    • Sağlık uygulaması dışında çoğu servislerin açık kalmasına gerek yok.
    • Bir uygulama neden 7/24 nerede olduğumuzu bilsin ki?
  4. Şifrelerinizi gözden geçirin.
    • Aynı şifreyi her yerde kullanmayın.
    • İki adımlı doğrulama (2FA – Two-Factor Authentication) aktif değilse hemen etkinleştirin.
    • Parola yöneticisi kullanabilirsiniz.
  5. Sosyal medya geçmişinizi denetleyin.
    • Eski gönderiler, yıllar önceki yorumlar, gruplar, etiketlemeler…
    • Bazen geçmişi temizlemek, geleceği sadeleştirir.
  6. VPN ile bağlantınızı koruyun.
    • Özellikle ortak Wi-Fi ağlarını kullanırken; VPN veri güvenliği için ciddi avantaj sağlar.
    • Ama güvenilir bir VPN servisi seçtiğinizden emin olun.

Dijital Temizlik Günü Önerisi

Her hafta sonu yapılacak 15 dakikalık bir rutin bile yeter:

  • Gmail gelen kutusunu boşaltın.
  • WhatsApp medya dosyalarını temizleyin.
  • Gereksiz uygulamaları kapatın.
  • Fotoğraf yedeklerini kontrol edin.
  • Google etkinlik geçmişine göz atın.

Nasıl olsa bir gün bakarım” dediğimiz her şey, aslında “sistemin o an baktığı” şeydir.

Temiz Ayaklar, Temiz Zihin

Unutmayın, dijital dünyada hiç iz bırakmamak neredeyse imkânsızdır. Ama her adımda daha bilinçli olmak bizim elimizde.

İz bırakırken düşünmek…

Bıraktığımız izlerin bizi temsil ettiğini unutmamak…

İşte bu, gerçek dijital farkındalıktır.

SONUÇ: Görünmez Ayaklar, Kalıcı Hatıralar

Bugün ne izler bıraktınız?

Kaç gönderiyi beğendiniz?

Google’da bir şeyler aradınız mı?

Bir linke mi tıkladınız?

Cihazınız cebinizdeyken sizi kim aradı, siz kime baktınız?

Bunların hepsi kayda geçti bile.

Ama artık bu yazımı okuduktan sonra bir farkla; Artık siz de kayıt olayının farkındasınız.

O yüzden; ister sosyal, ister asosyal, ister dikkatli, ister umursamaz olun…

Bu dijital evrende iz bırakırken şunu unutmayın:

Ayak izimizi bizden başkası şekillendirmesin.

Ve eğer mümkünse…

İnternete girerken ayakkabılarımızı çıkartmayı da unutmayalım.

.

Kalın Sağlıcakla;
(Biraz uzun oldu; kusura bakmayın)

Mustafa Haluk Saran – 18.05.2025


Dip Notlar;

  1. IP adresi: İnternete bağlandığınızda size özel verilen bir adres gibidir. Tıpkı telefon numaranız gibi gibi; sizi dijital dünyada tanımlar.
  2. Wayback Machine: İnternet Arşivi (Internet Archive) tarafından geliştirilen ve web sitelerinin geçmişteki sürümlerine erişim imkânı sunan dijital arşivleme hizmetidir. Kullanıcılar bu araç sayesinde belirli bir web sayfasının farklı tarihlerde nasıl göründüğünü inceleyebilir. (https://web.archive.org/)

Bu yazımı kaleme alırken herhangi bir kaynaktan doğrudan alıntı yapmamış olmakla birlikte, aşağıdaki tabloda belirttiğim Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Sosyal Medya Yöneticiliği bölümü ders kitaplarımın ilgili bölümlerinde yer alan kavram ve bilgilerden esinlendiğimi belirtmek isterim.

Yazımın içeriği; bu kaynaklardan edinilen akademik altyapının, kişisel gözlemlerim ve değerlendirmelerimle harmanlanması sonucu ortaya çıkmıştır.

Kavramlar, Kaynaklar ve Bölümler:

Kavram / KonuKitap AdıBölüm # ve Başlık
Dijital Ayak İziDijital Medya ve TüketiciBölüm 2 – Dijital Tüketici
Bölüm 5 – Dijital Medya ve Gizlilik
Aktif / Pasif Dijital Ayak İziDijital Medya ve TüketiciBölüm 5 – Dijital Medya ve Gizlilik
Kişisel Verilerin KorunmasıBilişim HukukuBölüm 1 – Bilişim, İnternet ve Hukuk
Bölüm 2 – Bilişim, İnsan Hakları ve Kişisel Verilerin Korunması
Bölüm 3 – Türkiye’de Kişisel Verilerin Korunması
Bölüm 5 – 5651 Sayılı Kanun Bağlamında İnternet Yayınlarının Düzenlenmesi
Veri Güvenliği ve Mahremiyet EndişesiDijital Medya ve TüketiciBölüm 5 – Dijital Medya ve Gizlilik
Veri Profilleme ve Algoritmik İzlemeSosyal Medya AraçlarıBölüm 2 – Sosyal Medya Okuryazarlığı
Bölüm 6 – Sosyal Medyada Veri Toplama ve Analiz
Unutulma HakkıBilişim HukukuBölüm 1 – Bilişim, İnternet ve Hukuk
Bölüm 3 – Türkiye’de Kişisel Verilerin Korunması
“”Dijital YayıncılıkBölüm 8 – Dijital Medya ve Hukuk
Veri Saklama ve Geri Getirme (Bulut vb.)Dijital Medya ve TüketiciBölüm 5 – Dijital Medya ve Gizlilik
Kullanıcı Davranışlarının İzlenmesiDijital Çağda ReklamBölüm 4 – Sosyal Medya Reklam Uygulamaları
Bölüm 7 – Veri Kavramı ve Veriye Dayalı Reklamcılık

4 Comments

  • Yazınızı çoook yararlı buldum. Bu yaşımda (74) bile öğrenmek çabamdan geri durmuyorum. İşte yine benim için gizemli olan bir çok konuyla tanıştım. Teşekkürler.

    • Beğenmenize çok memnun oldum Hidayet Bey.
      Akran sayılırız (70). Öğrenmenin yaşı yok.
      Yaşımız gereği, öğrendiklerimizi de genç kuşaklara öğretmekle yükümlüyüz diye düşünüyorum.
      Saygılar, selamlar.

  • Tıpkı böyle geçiyır hatatımız Hatta bu yaxıyo okurken bile ıkıde bir üstten bir bildirim geldi. Konsanrem bozuldu Bütün bu lar dijital ayak izi değil adlında parmak izi. Herşeyi parmaklarımız marıfetoyle yaıyorız ya. Kaçış yor umrumda da değil o lar bizi bizden daha iyi tanıyor Nerden nereye kadar kaçabiliriz ki
    Şimdi daha beteri chat gpt. Zaten sağımız, solumuz sıvil polisle dolu Güzel toparlayıo yazmışın sağol

    • Yorumunuz için teşekkür ederim Leyla Hanım.
      Gerçekten de dijital evrende iz bırakmamak pek mümkün değil — ama mesele, bu izler bizim kontrolümüzde mi, değil mi meselesi.
      Sivil polisler de aslında bizim güvenliğimiz için oradalar. Biz yanlış bir şey yapmadıkça, kimse bize dokunmaz, endişelenmeyin.
      Güzel düşünceleriniz için tekrar sağ olun.

Bir yanıt yazın