Her gün sayılarla yaşıyoruz; bazen farkında olmadan, bazen de bilinçli olarak. Sabah uyanırız ve saate bakarız: 7’yi geçmiş mi? Sonra, eğer hâlâ duvarımızda asılı duruyorsa, takvimden bir yaprak kopartır, bakarız: Bu Cuma ayın 13’üne mi denk geliyor? Belki günün sonunda fark etmeden bir yerlerde 19’a rastlarız. Sayılar, sadece matematiksel kavramlar değil; kültürlerin, inançların, mitolojilerin içine işlemiş semboller hâline gelmiştir.
İnsanlık için sayı kavramı, hayatta kalma mücadelesiyle doğdu. İlk insanlar, avladıkları hayvanları ya da topladıkları meyveleri sayarak saptadılar. Zamanla ticaretin gelişmesiyle sayı sistemi de karmaşıklaştı. Mezopotamya ve Mısır’da ilk sayı sistemleri ortaya çıktı ve sayılar, sadece hesaplama değil, medeniyetin temel taşlarından biri haline geldi. Zamanla yaşamın her alanına yayıldı ve bugün bizi evrenin sırlarına yaklaştırıyor. Kısaca, sayıların hikâyesi işte böyle başladı.
Bazı sayılar şans getirir, bazılarıysa uğursuzluğu çağrıştırır. Çin’den Yunan mitolojisine, dinlerden modern bilime kadar her bir sayı, bir şekilde hayatımızı etkiliyor. 7, 13, 19… Her birinin bir hikâyesi var. Peki ya diğerleri? Haydi, var mısınız sayıların dünyasında kaybolmaya?
Bir: Başlangıç, Birlik ve Güç
Tek bir adım atıyoruz ve karşımıza çıkan ilk sayı, elbette ki ‘1’. Bütün sayılar ondan türemiş gibi gelir, ama 1 aslında yalnızdır; tektir, benzersizdir. Hem yalnızlığı hem de birliği simgeler. “Bir olmak” ifadesi, insan ilişkilerinde ve doğa ile olan uyumumuzda derin anlamlar taşır. Birlikte güçlü olduğumuzu hatırlatırken, aynı zamanda “tek başına ayakta durma”nın anlamını da içerisinde barındırır.
Felsefede ve tasavvufta, “Bir” her şeyin kaynağıdır. Tüm evrenin bu birlikten doğduğuna inanılır. Varlığın birliği, varoluşun özü olarak kabul edilir. Matematikte ise bir, durağan bir güç ve dengeyi temsil eder; çarpma ve bölme işlemlerinde, herhangi bir değişime neden olmadan kendini korur.
Bir, aynı zamanda zirveyi temsil eder. Yarışmalarda, spor müsabakalarında hep birinci olmak istenir, çünkü 1 en tepede olmanın simgesidir. Herkesin gözünde, birinci olmak en değerli olandır.
Ve elbette, demokrasiyle de güçlü bir bağ kurar. Bir sayısı, her bireyin tek ve eşit olduğu demokrasiyi temsil eder. Her bireyin bir oy hakkına sahip olduğu sistemde, herkes eşit bir değere sahiptir.
Bir; tekliktir.
Üç: Tamamlayıcıdır
Üç, tarihin, dinlerin, mitolojilerin ve hatta günlük hayatımızın en kadim sayılarından biridir. Tek başına durmaz, her zaman bir denge, bir döngü, bir tamlık sunar. “Üç” deyince akla ne gelir? Hristiyanlık’ta Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un birlikteliği mi? Yoksa masallardaki “üç dilek”, “üç elma”, “üç başlı ejderha” mı?
Bir hikâyenin üç bölümü vardır: giriş, gelişme, sonuç. Sinema ve edebiyatta da üçleme (trilogy) diye bir kavram vardır. İyi hikâyeler, iyi filmler genelde üç bölümde tamamlanır. Bu tamamlayıcı güç mü acaba üçü özel kılan?
Üç, aynı zamanda yaşamın dengesi gibidir. Bir annenin, babanın ve çocuğun oluşturduğu o çekirdek aileyi düşünün. Ya da yaşamın döngüsünü: geçmiş, bugün ve gelecek. Somut bir örnek daha verecek olursak; fotoğraf makinelerini sarsılmadan dengede tutan üçayak (tripod). Üç, sanki bir noktada hep var olmuş ve tüm hayatı tamamlayan, dengeleyen bir sembol gibidir.
7: Uğurlu mudur?
Yedi, birçok kültürde adeta sihirli bir sayı gibidir. Şans getirdiği söylenir. Bir bakın etrafınıza; gökyüzünde 7 renk gökkuşağı, haftanın 7 günü vardır, antik dünyanın 7 harikası, masalların 7 cücesi, dünyada 7 kıta, İstanbulda 7 tepe, müziğin 7 temel notası (do, re, mi, fa, sol, la, si)…
İslam’da, Yahudilik’te ve Hristiyanlık’ta 7 sayısının özel bir yeri vardır. Kâbe’yi tavaf edenler etrafında 7 kez dönerler, ve tabii ‘7 kat gökyüzü’ kavramı da buradan gelir. Antik astronomlar gökyüzünde 7 ana gök cismi gözlemlerdi: Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn.
‘Yedi’den söz etmişken, hemen aklıma geliveren Yunus Emre’nin şu çok sevdiğim şiirinin ilk dörtlüğünü eklemeden geçemeyeceğim:
Yürü yürü yalan dünya
Yalan dünya değil misin?
Yedi kez boşalıp yine
Dolan dünya değil misin?
Peki ya batıl inançlar? Batıda, 7 sayısı şanslı bir sayı olarak kabul edilir. Şans oyunlarında bile insanlar 7’nin peşinden koşarlar. Ancak 7’nin gerçekten şans mı getirdiği yoksa sadece bir sembol mü olduğu tartışılır.
Bu sayı, adeta evrenin gizemlerini saklıyormuş gibi hissettiriyor.
Ah! Bir de ‘Bond’ var. “James Bond 007”, bizde de “7 Kocalı Hürmüz” var…
13: Uğursuz mu?
Bu sayı, 7’nin aksine, genellikle “uğursuz” olarak kabul edilir. Özellikle batı kültürlerinde adeta lanetlenmiştir. Hele bir de Cuma gününün 13’üne denk gelmesi var ya (Friday the 13th) insanları adeta çıldırtır. Bazı otellerde 13. kat olmaz, çoğu uçaklarda 13 numaralı sıra atlanır. Peki, bunlar nereden geliyor?
İskandinav mitolojisinde, bir ziyafete 12 tanrı katılırken, davetsiz 13. misafir Loki’nin gelişiyle kaos başlar. İşte o gün, 13 sayısı kötü şansın sembolü olarak hafızalara kazınır. Hristiyanlık’taki “Son Akşam Yemeği”ni de unutmamak gerek. 13 kişi aynı masada ve ardından gelen ihanet… Bu olaylar, 13 sayısını karanlık bir gölge haline getirir.
Ama her kültür benzeri korkutucu inanca sahip değildir. Mesela Maya medeniyetinde 13 sayısı kutsaldır, Çin kültüründe ise bazen şans getirir. Yani 13, bir kültür için lanetken, bir başkası için nimettir.
19: Gizemli Bir Sembol
Bu sayı, hem matematikte hem de kültürde önemli bir yere sahiptir. İslam inancı kapsamında, Kuran’da Müddessir Suresi 30. ayette “Cehennemin bekçileri 19’dur” ifadesiyle dikkat çekerken, kimi araştırmacıların Kuran’da 19 sayısının matematiksel izlerine çeşitli yerlerde rastladığı söylenir. Ancak 19’un hikâyesi sadece inançlarla sınırlı değildir.
Matematiksel olarak 19, asal bir sayıdır; sadece kendisine ve 1’e bölünebilir. Basit ama güçlü bir sayı olarak matematiğin temellerinden birini oluşturur. Bir kere fark ederseniz, 19 her yerde karşınıza çıkabilir.
Ancak 19, sadece matematikle değil, Türkiye’nin tarihinde de çok özel bir anlam taşır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarından biri olan Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs 1919 tarihi, bağımsızlık mücadelemizin başlangıcı olarak kabul edilir. 19’ların adeta bir şifre gibi yan yana dizildiği bu tarih, Türk milletinin kaderini değiştiren en önemli günlerden biridir.
Tek basamakta en küçük ve en büyük iki tamsayının, yani ‘1’ ve ‘9’un birleşiminden oluşan 19, sanki başından sonuna iki uç arasındaki dengeyi sembolize eder. Bu yüzden 19, kimi zaman inançlarda, kimi zaman matematikte, kimi zaman da tarihte kendini gizemli bir sembol ya da bir dönüm noktası olarak gösterir.
40: Yıl Hatırı Olan Sayı
Birçok kültürde ve dinde önemli bir yer tutar. İslam kültüründe “kırkı çıkmak”, Tasavvuf’ta manevi olgunluğa erişmeyi ifade eden “Kırklara karışmak” deyimleri vardır. Yeni doğan bebeklerin kırk gün sonra özel bir ritüele tabi tutulması, 40 gün 40 gece süren masalsı düğünler, kutlamalar hep bu sayı ile ilişkilidir. Türk kültüründe de “bir yastıkta tam 40 yıl” denilen mutlu evlilikleri, “40 yıl hatırı vardır” denilen bir fincan kahve örneği, bu sayının ne kadar derin bir anlam taşıdığını gösterir.
Dinî metinlerde de 40 önemli bir sayıdır. Hz. Musa 40 gün boyunca Tur Dağı’nda kalmıştır. Hz. Nuh’un Gemisi, 40 gün 40 gece süren tufana dayanmıştır. 40, adeta bir sabrın, bir arınmanın sembolü gibidir.
Gerçi “41” için bir başlık açmadım ama yeri gelmişken, kültürümüze özgü “41 Kere Maşallah” deyimini de 40’lar arasında söylemeden geçmeyelim.
42 sayısı
Modern zamanların en ünlü sayılarından biri olabilir. Douglas Adams’ın “Otostopçunun Galaksi Rehberi” eserinde “Hayat, evren ve her şeyin anlamı” sorusunun cevabı olarak 42 verilir. Ancak cevabın ne anlama geldiği asla açıklanmaz. Bu sayı o günden sonra, popüler kültürde hayatın büyük sırlarına atıfta bulunur hale gelir.
Matematiksel olarak da 42, birçok sayıya tam bölünebilir. Belki de bu yüzden evrenin düzeni ve kaosu arasında bir dengeyi simgeler. Douglas Adams’ın mizahi yaklaşımı sayesinde, 42 artık felsefi derinliği olan bir sembol olmuştur. İnsanlar hala 42’nin anlamını düşünmeye devam eder. Belki de asıl soru, cevabın ne olduğu değil, sorunun kendisidir.
Amanin 666!
Sayılar arasında en korkunç olan, fantastik bir sayıdır. Hıristiyanlık inancında bu sayı “şeytanın sayısı” olarak geçer. İncil’de Vahiy Kitabı’nda şeytani güçlerin sembolü olarak kullanılır. Bu yüzden batı kültüründe büyük bir korkuya neden olur. Bazı otellerde ya da uçakların kod numaralarında 666 numarası kullanılmaz. Popüler kültürde de korku filmlerinde ve satanizmle ilgili hikâyelerde bu sayı kötülüğü simgeler.
Ancak tarihçiler, 666’nın sadece bir batıl inanç olmadığını savunurlar. Bazılarına göre, bu sayı Roma İmparatoru Neron’u simgeleyen bir semboldür. Yine de 666, karanlık bir sembol olarak her zaman dikkat çekmeye devam edecektir.
Sayıların Son Sözü:
Sayılar…
İlk bakışta sadece basit matematiksel kavramlar gibi görünse de, derinlemesine bakıldığında her biri bir anlam taşır. 1’den 666’ya hatta belki de daha da ötesine, her sayı, bazen şansı, bazen uğursuzluğu, bazen de hayatın anlamını simgeler. Kimi zaman inançların, kimi zaman matematiğin, kimi zaman da tarihin bir parçasıdır.
Her gün sayılarla çevriliyiz, Sayılar bize geçmişimizi hatırlatır, geleceğimize ışık tutar ve bazen de hayatın bilinmezleriyle yüzleşmemizi sağlar. Bütçemizi gözden geçirir, o yılın tatil planını yapar ya da evin bir eksiğini tamamlamak için kararlar alırız. Ama bunları yaparken kullandığımız sayıların ardındaki hoş hikayeleri pek bilmeyiz, biliyorsak da aklımıza gelmez. Fark etsek de, etmesek de; hayatımızın her anında hep yanımızdadır sayılar.
Biliyor ya da bilmiyor olabilirsiniz; muhtemelen size de özgü bir sayı vardır. Kimi insanlar için bu, hayatlarını değiştiren bir tarih, doğum günü ya da evlilik günü gibi özel bir gün olabilir. Belki de sadece sezgisel bir bağ kurduğunuz, hep karşınıza çıkan bir sayı.
Ne dersiniz, sizin de kendinize özel bir sayınız var mı?
M. Haluk Saran – 27.09.2024
Sade, net bir biçimde anlatmışsınız.