Site icon Mustafa Haluk Saran

İnternetin Hikâyesi

Merhaba Dostlar!

Hepimiz elimizdeki telefonlarla saniyeler içinde dünyanın öbür ucundaki birine mesaj gönderebiliyoruz. Ama hiç düşündünüz mü, bu devrim nasıl başladı?

Bu yazımda, hepimizin hayatında büyük bir yer kaplayan internetin geçmişini, bugününü, geleceğini ele aldım ve sizi bir zaman yolculuğuna çıkarmak istiyorum.

Hazır mısınız?

Bir Kıvılcım

Her şey 1960‘larda başladı… Ama hayır, sandığınız gibi Facebook, Google veya YouTube yoktu. Hatta “internet” diye bir kavram bile yoktu. Bilgisayarlar devasa büyüklükte, sadece birkaç devlet kurumu ve üniversitenin erişebildiği, birbirleriyle bağlantısı olmayan, hantal makinelerdi.

2. Dünya Savaşı bitmiş olsa da, ABD ve Sovyetler Birliği arasında Soğuk Savaş dönemi başlamıştı. 1957 yılında Sovyetler Birliği, Sputnik-1 uydusunu uzaya gönderip yörüngesine oturtarak dünya çapında şu büyük mesajı verdi: “Uzay yarışında biz öndeyiz“.  Amerika Birleşik Devletleri şok oldu. Uzaydan gelen o “bip bip” sinyalleri onlar nezdinde yalnızca bilimsel bir gelişme değil, büyük bir tehdit ve psikolojik darbe anlamına geliyordu. ABD hükümeti, teknolojik altyapısının yetersiz kaldığını fark etti ve derhal harekete geçti.

1958‘de ABD Savunma Bakanlığı, ARPA (Advanced Research Projects Agency – İleri Araştırma Projeleri Ajansı) adlı bir araştırma birimi kurdu. Bu ajansın amacı, savunma alanında yenilikçi projeler geliştirmek ve ABD’nin teknolojik üstünlüğünü yeniden kazanmasını sağlamaktı. ARPA, en büyük adımını bilgisayarlar arası iletişimi sağlamak için attı ve böylece ARPANET doğdu. Bu sistem, savaş zamanında bile iletişimin devam etmesini sağlayacak şekilde tasarlanmıştı. Bilgi, tek bir noktaya bağlı kalmadan, birden fazla merkezde depolanabilecek ve herhangi bir merkezin tahrip olması durumunda bile işlemler kesintisiz sürecekti.

Kimse o zamanlar bunun gelecekte tüm dünyayı birbirine bağlayan büyük bir devrim olacağının farkında değildi. Ancak bu kıvılcım, internetin doğuşunu müjdeleyen ilk adımdı.


İlk Büyük Adımlar

1969 yılına gelindiğinde, tarihin ilk internet bağlantısı kuruldu. Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi (UCLA) ile Stanford Araştırma Enstitüsü arasında bir veri transferi gerçekleştirildi. Ancak ilk gönderilen “LOGIN” kelimesi ile sistem çöktü, sadece “LO” harfleri karşı tarafa ulaşabildi. Bu başarısız girişim bile, dijital iletişimin ilk adımı olarak tarihe geçti.

Sadece iki yıl sonra, 1971‘de, mühendis Ray Tomlinson, ilk elektronik posta’yı gönderdi. Ancak içinde ne yazdığını kendisi bile hatırlamıyordu. Tek bildiğimiz, e-posta adreslerinde bugün hâlâ kullandığımız “@” sembolünü onun belirlediğiydi. Bu da, dijital iletişim yolunda atılan ilk büyük adım oldu.

1973 yılına gelindiğinde, ARPANET ilk uluslararası bağlantılarını gerçekleştirdi. ABD’den Norveç’teki Norwegian Seismic Array (NORSAR) ve İngiltere’deki University College London‘a yapılan bağlantılar, internetin sınırları aşan küresel bir yapıya dönüşümünde önemli bir rol oynadı.

1983’te, internetin büyümesiyle birlikte, cihazların birbirini tanıyabilmesi için tekrarlamayan, benzersiz (unique) bir adresleme sistemine ihtiyaç doğdu. Vint Cerf ve Bob Kahn, ARPANET için TCP/IP (Transmission Control Protocol / Internet Protocol) protokolünü geliştirdi. TCP (İletim Kontrol Protokolü), veri paketlerinin iletim sırasında sıralı ve hatasız ulaşmasını sağlarken, IP (İnternet Protokolü) her cihaza sayısal bir kimlik numarası atayarak veri paketlerinin doğru hedefe yönlendirilmesini garanti ediyordu. 1983’te, ARPANET Protokolü tamamen TCP/IP’ye geçerek, bugünkü internetin temel iletişim protokolü standart hale getirildi.

1984’te internetteki en büyük sorunlardan biri olan ‘192.168.1.12’ benzeri IP numaralarını hatırlama zorluğuna çözüm getirildi. Paul Mockapetris öncülüğünde DNS (Domain Name System – Alan Adı Sistemi) oluşturuldu. Böylece; IP adresleri, hatırlaması kolay alan adlarına çevrildi. Tarihte ilk kaydedilen alan adı da “symbolics.com” oldu ve günümüzde devasa bir alan adı ekonomisinin temelini atarak, internetin ticari hale gelmesinde kritik bir rol oynadı.

1989’da, interneti bugünkü haline getiren en büyük adım atıldı. CERN‘de çalışan mühendis Tim Berners-Lee, bilgiyi tek merkezde toplamanın getirdiği zorluklara, birbirine bağlı sayfalarla erişimi mümkün kılan bir sistem geliştirerek çözüm getirdi. “Hiper metinsel bağlantılar” (Hypertext) olarak adlandırılan bu yapı, kullanıcıların belgeler arasında kolayca gezinmesini sağlayarak bugünün internet sitelerinin temelini oluşturdu. Bu yenilik, Dünya Çapında Ağ (World Wide Web – WWW) sisteminin doğuşunu müjdeledi ve Web 1.0’ın temelini attı.

Böylece internet, salt akademik ve askeri bir proje olmaktan çıkıp, bilgiye küresel ölçekte erişimi kökten değiştiren bir iletişim çağını başlattı.


Web 1.0 – Statik Web / 1989 – 2005

Statik Web olarak da adlandırılan Web 1.0, internetin ilk dönemidir. Bu dönemde web sayfaları yalnızca bilgi sunmak amacıyla oluşturuluyordu ve kullanıcılar içerikleri sadece okuyabiliyor, herhangi bir etkileşimde bulunamıyordu. Günümüz sosyal medya, blog veya interaktif web siteleri henüz mevcut değildi. Sayfalar, HTML (HyperText Markup Language – Hiper Metin İşaretleme Dili) ile hazırlanıyor ve yalnızca basit metinler, görseller ve bağlantılar içeriyordu. Bu dönemdeki gelişmeler, özetle:

Web 1.0, internetin temel taşlarını oluşturdu ancak büyük bir eksiklik vardı: Etkileşim. Kullanıcılar artık yalnızca okumak değil, kendi içeriklerini de üretmek istiyordu.

İşte bu ihtiyaç, bir sonraki devrimi tetikleyecekti.


Web 2.0 – Sosyal Web / 2005 – Günümüz

Web 2.0, interneti sadece bir bilgi kaynağı olmaktan çıkararak etkileşimli ve kullanıcı odaklı hale getirdi. Artık insanlar yalnızca içerik okumuyor, aynı zamanda üretiyor, paylaşıyor ve diğer kullanıcılarla etkileşime giriyor. Kullanıcılar artık pasif birer tüketici değil, aynı zamanda içerik üreten aktif kişiler haline geldi. Bu dönüşüm, “prosumer (1) (üretüketici) kavramını ortaya çıkardı. Bu gelişmelere bağlı olarak, Sosyal Medya kavramı hayatımıza dahil olarak internetin en büyük dönüşümlerinden biri yaşandı. İşte Web 2.0 devrimini şekillendiren en önemli olaylar:


Web 3.0 – Semantik (Anlamsal) Web / 2020 – 2030

Bugün hâlâ Web 2.0’ın dinamik yapısını kullanıyor olmakla birlikte, Web 3.0 devrine de geçişimiz başlamış durumda. Web 2.0, interneti; sosyal, etkileşimli ve kullanıcı odaklı hale getirdi. Ancak Google, Facebook, Amazon gibi büyük teknoloji şirketleri zamanla verileri toplarken tekelleşmeye başladı ve kullanıcıların gizliliği önemli bir tartışma konusu haline geldi. İşte bu noktada, merkeziyetsiz, güvenli ve yapay zekâ destekli bir internet ihtiyacı doğdu: Web 3.0 sahneye girmek üzere…

Web 3.0’ın Plânlanan Temel Özellikleri:

Web 3.0 halâ gelişim aşamasında olup, ölçeklenebilirlik, enerji tüketimi ve kullanıcı deneyimi gibi bazı teknik zorlukları aşmak için çeşitli projeler ve araştırmalar sürmektedir. Ancak internetin geleceği, kullanıcıların daha fazla kontrol sahibi olduğu merkeziyetsiz ve akıllı bir yapıya doğru ilerliyor. Önümüzdeki yıllarda Web 3.0’ın hayatımızdaki yerini daha da sağlamlaştırması bekleniyor.


Web 4.0 – Etkileşimli (Symbiotic) Web / 2030 – 2040

Web 4.0, internetin daha gelişmiş bir aşamasına geçişini temsil ediyor ve insan-makine etkileşimini en üst düzeye çıkarması bekleniyor. Bu aşamada, Yapay Zekâ, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve Otonom Sistemlerin kusursuz bir şekilde senkronize olması ve tamamen bağlantılı bir dijital ekosistem oluşturması öngörülüyor.

Web 4.0 ile internetin, kullanıcı komutlarını bekleyen bir araç olmaktan çıkıp, öngörülü, kişiselleştirilmiş ve proaktif bir yapıya dönüşmesi hedefleniyor. Günümüzde Yapay Zekâ destekli asistanlar ve IoT cihazları giderek yaygınlaşsa da, Web 4.0’ın bu teknolojileri insan yaşamına tam anlamıyla entegre etmesi ve daha gelişmiş bir internet deneyimi sunması planlanıyor.

Web 4.0’ın Plânlanan Temel Özellikleri:

Web 4.0’ın, interneti yalnızca bir bilgi erişim aracı olmaktan çıkarıp, doğrudan insan hayatına entegre etmesi bekleniyor.


Web 5.0 – Duygusal (Emotive) Web / 2040 ve Sonrası

Web 5.0, internetin en ileri evresi olarak insan bilincini ve duygularını anlayabilen, onlara yanıt verebilen bir sistem yaratmayı hedefliyor. Web’in artık sadece verileri işleyen bir yapı olmaktan çıkıp, kullanıcının ruh halini analiz eden ve ona uyum sağlayan bir teknolojiye dönüşmesi öngörülüyor.

Web 5.0’ın Plânlanan Temel Özellikleri:

Web 5.0’ın, insan ile makine arasındaki sınırı ortadan kaldırarak tamamen yeni bir dijital deneyim sunması bekleniyor. Gelecekte internetin, sadece bilgiye ulaşma aracı olmaktan çıkıp, insan algısını ve deneyimini genişleten bir sistem haline gelmesi öngörülüyor.


Son Söz

İnternet, basit bir iletişim aracıyken, insan yaşamının ayrılmaz bir parçasına dönüştü. Web 1.0’dan Web 3.0’a kadar süren bu evrim, interneti yalnızca bilgi tüketilen bir ortam olmaktan çıkarıp, tamamen entegre bir ekosisteme dönüştürdü. Şunu da düşünmeden kendimi alamıyorum; başlangıçta Sovyetler Birliği tehdidi karşısında bir savunma aracı olarak geliştirilen internet, günümüzde Rusya da dahil pek çok eski Demir Perde ülkesinde de yaygın kullanılan bir iletişim ve bilgi paylaşım aracı haline geldi. Tarihin cilvesine bakın. Ne muhteşem bir ironi ama!

Önümüzdeki yıllarda, Web 4.0 ve Web 5.0 ile dijital ve fiziksel dünyanın daha da iç içe geçtiğini, yapay zekânın hayatımızı daha fazla yönlendirdiğini ve insan-makine sınırlarının giderek azaldığını göreceğiz.

Peki…

Siz böyle bir geleceğe hazır mısınız?


Yeni yazılarımda buluşmak dileğiyle, selâmlar, sevgiler.

Mustafa Haluk Saran – 23.02.2025


Dip Notlar:

 (1) Prosumer” (üretüketici) kavramı, 1980’lerde fütürist Alvin Toffler tarafından ortaya atılmış olup, “producer” (üretici) ve “consumer” (tüketici) kelimelerinin birleşiminden türetilmiştir. Web 2.0 ile birlikte, kullanıcıların yalnızca içerik tüketmekle kalmayıp, aynı zamanda aktif içerik üreticileri haline gelmesi bu kavramın dijital dünyada yaygınlaşmasını sağlamıştır.

(2) Imogen Heap, 2015 yılında “Tiny Human” adlı şarkısını NFT olarak satışa sunarak blockchain teknolojisini müzik sektöründe kullanan ilk sanatçılardan biri oldu. 2021 yılında ise “Firsts” adlı NFT koleksiyonunu yayınlayarak dijital sanat ve müziğin birleşimini destekleyen projelere imza attı.

Ref.: Imogen Heap x Endlesss : Firsts


Başvurulan Kaynaklar:

Bu kitaplar, şu anda son yarıyıl eğitimini almakta olduğum Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi, “Sosyal Medya Yöneticiliği” Bölümü ders kitaplarıdır.

Yazıda yer alan Web 1.0’dan Web 5.0’a internetin evrimi, Blockchain, Metaverse, DNS, IP adresleme, NFT, yapay zekâ, IoT ve dijital mülkiyet gibi konuların ele alındığı bölümlerden yararlanılmıştır.


Exit mobile version